Esasında bir adanın üzerinde yer alan Montreal , “Kraliyete ait dağ” anlamına gelen ismini , adada bulunan dağdan almış. Fransızlar tarafından kurulan şehir, 4 milyonluk nüfusu ile bugün Toronto’dan sonra ülkenin en büyük ikinci şehri. Son derece yüksek bir kültüre sahip olan kent aynı zamanda dünyanın en çok iki dil konuşan nüfusa sahip kenti.
Dağdan çektiğim yukarıdaki panoramik fotoğrafta da görülebileceği üzere, bir ada üzerine kurulup sınırlı bir alana sahip olmasıyla burası gökdelenlerin yükseldiği bir şehir. Dağ, şehre kuş bakışı bir manzara sağlamasının yanı sıra, büyük parkı ile de yürüyüş yapmak ya da koşmak isteyenlere güzel bir opsiyon sağlıyor.
Montreal çok önemli bir spor şehri. Her şeyin başında 1972 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yaptılar. Tabi 40 yaşına gelen Olimpiyat Stadyumu artık aktif olarak kullanılmıyor. Ünlü meşale kulesi restauranta çevrilmiş. Olimpiyat Parkı’nda yer alan velodrome ise botanik bahçesine dönüştürülmüş. Bunu yanı sıra şehir Formula 1 Kanada Grand Prix’sine ev sahipliği yapıyor. Son olarak, şehrin buz hokeyi takımı Canadiens, NHL’in en fazla şampiyonluk kazanan takımı.
Açıkçası bunun dışında da şehirde pek anlatılacak bir şey yok. Belki de şehirde anlatacak bir hikayem ya da deneyimim olmadığı için bu kadar kısıtlı yazıyorum ama gerçekten de trip advisor’a göre şehirde yapılacak en iyi 17. şey bir hostel barındaki komedi şovunu izlemekse burada pek de fazla yapılacak bir şey olmadığı görüşüm doğrulanıyor.
Yarın Qubec ile devam ediyoruz. Kyle ile buluşup Kanada’nın Fransız tarafını keşfe çıkacağız.
0 Comments