Kalabalığın arasında rahatlıkla seçebilmiştim Osvaldo’yu. Tam da whatsapp profil fotoğrafındaki gibiydi. Siyah saçlı ama beyaz tenli, benimle aynı yaşta, benden hafif kısa ama Kübalıların geneline göre oldukça fit. Elbet 56 model mavi Pontiac’ı ile Varadero’ya gitme fikri de etkili olmuştu ama esas Osvaldo’yu seçme nedenim iyi derecede İngilizce konuşmasıydı. Böylelikle yaklaşık 2.5 saat boyunca Küba hakkında konuşabilecektim kendisiyle yol boyunca.

Lafı eninde sonunda siyasete getirecektim ama en baştan korkutmak istemediğim için “ee işler nası hacı?” geyiği ile başladım. Ama o içini dökmek için havalimanından çıkmayı bile beklemedi: “Nisan’da yüksek sezon bitti, şu an hiç iş yok ama devlet her gün için bizden 23 dolar lisans parasını aylık peşin alıyor. Eskiden 5 dolardı. Baktılar çok para kazanıyoruz, lisans fiyatlarını yükselttiler.”

Yol yaptığımız 56 model Pontiac

Osvaldo ve kardeşi Havana Üniversitesi Bilgi Teknolojileri Mühendisliği mezunu ama Küba’da özel teşebbüs yasak olduğu için mesleğini yapabileceği tek yer devlet kurumları. “İki yıl çalıştım. Aylık maaşım 18 dolardı. Her halde dünyada bir mühendisin aldığı en düşük maaş bizdedir. Neyse ki dedem bana bu arabayı verdi ben de taksiciliğe başladım. 8 senedir bu işi yapıyorum” diyor.

Havana havalimanından, Varadero yaklaşık 200 km. Küba’da pek de gelişmiş bir toplu taşıma ağı yok. Zaten havalimanından ayrılmak için taksiden başka seçenek de yok. Taksiyle Havana’ya git, oradan şehirler arası otobüse bin desek vereceğimiz para 50 dolar. Oradan oraya dolaşıp bütün günü kaybetmektense Osvaldo ile 100 dolara anlaşıyoruz. “Bunun 23 doları zaten devlete gidecek, e bu ağır araba, üzerinde 2.8 motor var, klima çalışıyor, git – gel 25 dolar benzin yakar. Bana anca 50 dolar kalacak” diyor.

En büyük pazarlama aracı: Che

Madem bu iş daha karlı, bir günde üç aylık maaşını kazanıyorsun, o zaman neden insanlar devlet için çalışmaya devam ediyorlar diye soruyorum. “Çünkü herkesin onlara araba verecek bir dedesi yok. Şu öndeki arabayı görüyor musun?” diyerek 30 yaşındaki bir Lada Samara’yı işaret ediyor. “O araba 35 bin dolar” diye devam ediyor, “kim bu kadar parayı karşılayabilir ki?”

60 yaşında bir araba için oldukça süratli gidiyoruz. “Motoru ve şasini değiştirdim. Toyota Hilux’un motoru var arabada” diye açıklıyor. Kendimce doğal olarak, çıkmacıdan herhalde bir şekilde ucuza kullanılmış motor kapattı diye düşünüyorum. “Hayır, bunu yapamazsın, bu yasak. Bu motorları devlet ithal etti, ondan 3000 dolara satın aldık, başkasından motor alman yasa dışı” diye açıklama getiriyor. Türkiye’de kapalı ekonomi dönemlerini görmemiş, serbest piyasa ekonomisi ile yetişmiş biri olarak bu dedikleri hiçbir şekilde aklıma gelmezdi.

Varadero
varadero deniz

Kolay kolay derinleşmeyen Varadero’nun turkuaz denizi

Yolda bir stadın yanından geçiyoruz. Tribünün üst kısmında koskocaman bir şekilde “Ya sosyalizm ya ölüm” yazıyor. Yaklaşık 15 dakika sonra ise otoyol çıkışında ödeme gişesine geliyoruz. E hani sosyalizmdi? Paralı otoyol ile nasıl bir sosyalizm anlayışı bu? “O sosyalizm sadece tabelada var, burası Varadero. Burası farklı bir ülke” diye yanıtlıyor. “Birazdan bir güvenlik köprüsünden geçeceğiz. Arabada siz olmasanız beni o köprüden geçirmezler tek başıma” diye devam ediyor. Gerçekten de köprüde sıkı bir polis kontrolü var.

Varadero paralı geçiş

Sosyalizm’in bittiği nokta: Paralı otoban

22 km’lik uzun bembeyaz kumsalı ve turkuaz rengi denizi ile Varadero buranın Side’si Kemer’i gibi bir yer. %51’i Küba hükümetine, %49’u yabancı ortaklara ait olmak üzere birçok her şey dahil tatil köyü ile başta Kanadalılar olmak üzere batı dünyasının Küba’daki başlıca tatil destinasyonu konumunda. Eh, Kanada’dan Varadero’ya 3.5 saatlik direkt uçakla ulaşılabildiğini göz önünde bulundurursak soğuk Kanada kışlarında burası güzel bir kaçamak fırsatı sunuyor.

Elbette ki Kübalıların bu otelleri kullanması yasak. “Bazen yolcularla 10-15 gün Küba’yı baştan aşağı geziyoruz. Beni otellerine davet ediyorlar ‘gel sen de bir kahve iç, havuza gir’ diye ama benim girmem yasak” diyor Osvaldo.

Ama nasıl ki Kemer’e gelen turist tatil köyünden hiç çıkmadan ülkesine dönüyorsa, burada da aynısı geçerli. Küba’yı görmeden sadece deniz tatilini yaparak dönüyorlar ülkelerine. Bizim buraya en başta gelmemizin iki sebebi var: Öncelikle uzun süren yolun getirdiği yorgunluk ve 7 saatlik saat farkının yarattığı jetlag yüzünden verimsiz olacak ilk günlerimizi denize girerek dinlenmek ve Küba gerçeklerine daha yumuşak bir geçiş yapmak.

Varadero kumsalı

“Bana İstanbul Köprüsü’nü getirir misin?” diye ricada bulunmuştu kalacağımız pansiyonun sahibi Isora, gelmeden önce google translate aracılığı ile yazışırken. Pansiyon dediğim esasında evin bir – iki odasının kiraya verilmesi. SSCB dağılınca, Küba en büyük ticari ortağını kaybetmiş, düştükleri derin ekonomik dar boğazdan çareyi turizme sarılmakta bulmuşlardı. Bu kapsamda 1997’de hükumet, insanlara evlerini yabancı turistlere kiralamalarına izin vermeye başladı.

Kısa, hafif tıknaz, tam bir tipik Türk annesine benzeyen bir teyze Isora. Kendisi çat pat İngilizce konuşabiliyor. Eşi ise hiç konuşamıyor. Anlaşabildiğimiz kadarıyla oğlunun Portekiz’de yaşadığını söylüyor. Kendisine getirdiğimiz üzerinde Boğaz Köprüsü ve Ortaköy Cami’nin bulunduğu buzdolabı magnetini hediye ediyoruz. Çok seviniyor. Türk dizilerini çok sevdiğini, Boğaz Köprüsü’nü orada gördüğünü anlatıyor dili döndüğünce. “Diğer dizilerde çok fazla var” diyor bir yandan da öpüşme jesti yaparken.

Bunu daha önce bir makalede okumuştum. 90’larda Türkiye’yi de kasıp kavuran Brezilya ve Meksika pembe dizileri artık çok fazla erotizm barındırmaya başlamış. Oysa ki bu dizilerin esas izleyici kitlesi orta yaşlı ve görece daha muhafazakar Latin Amerikalı kadınlar bu tarz erotizm öğelerinden rahatsız oluyorlar. İşte tam da burada RTÜK sebebiyle uzun bakışmalardan daha öteye gidemeyen aşk sahneleriyle Türk dizileri Latin Amerikalı teyzelerin imdadına yetişiyor.

Gelmeden önce, yaptığımız araştırmalarda tuvalet kağıdı, sabun gibi hiç aklımıza gelmeyecek temel ihtiyaçların bile Küba’da lüks olduğunu mutlaka yanımızda getirmemiz gerektiğini okumuştuk. Oysa ki bizim kaldığımız odanın – ispanyolca adıyla casa particular’ın – hiç de böyle bir gereksinimi yok. Odada TV’den şampuana, kasadan klimaya kadar her türlü ihtiyaç var ve buranın geceliğine hepi topu 35 dolar veriyoruz. Kimin otele ihtiyacı var ki?

Çok sıcak ve nemli bir hava var Varadero ’da. Tam Yengeç Dönencesi’nin güneyinde bulunan Küba’ya esasında Haziran’da gelmek çok da mantıklı bir iş değil. Zaten buranın yüksek sezonu Kasım’dan Nisan’a kadar. Mayıs ve Ekim ara aylar. Haziran – Temmuz fazlasıyla sıcak oluyor. Ağustos – Eylül ise fırtına ayları. Bu sıcak havada yapabileceğimiz en güzel şey hemen 100m ötedeki denize kendimizi atmak. Ama o da ne? Deniz de sıcak! Antalya denizi gibi hiç serinletmiyor!

Denizin serinletebildiği tek zaman sabah gün doğarken. O saatte kalkmak çok zor olmuyor. Jetlag sebebiyle zaten sabah 5’te uyanıp deniz sefasını takiben Isora’nın bize hazırladığı kahvaltı sofrasına oturuyoruz. Küba’da konakladığımız üç casa ve muhtemelen çoğu casa kişi başına 5 dolardan kahvaltı veriyor. Genel olarak omlet, peynir, jambon, tereyağ, reçel, ekmek, meyve suyu, çay/kahve ile papaya, mango, ananas ve muzdan oluşan kahvaltı tabağına 5 dolar vermek bize çok uygun görünse de eminim ev sahiplerinin hayatına önemli bir katkı sağlıyordur.

Isora'nın kahvaltı sürprizi

Isora’nın kahvaltı sürprizi

Zaten bir çok ev sahibi ek gelir getirebilecek kaçak taksi şöförlüğünü de yapıyor. Bu konuda Küba kuralları oldukça sıkı. Bir kişinin birden fazla lisans almasına izin verilmiyor. Örneğin bir restoran sahibi ikinciyi açamaz ya da aynı kişi hem restoran hem de casa lisansı alamaz. Sosyalizm anca insanların hayatlarını sürdürebilecek kadar kazanmasına izin veriyor, zengin olmasına değil.

Varadero ’da iki gece kaldıktan sonra sabah 7.30’da otobüsümüz var. Viazul adındaki, fiyatlarını ancak turistlerin karşılayabileceği otobüsle 6 saatlik bir yolculukla Trinidad’a geçeceğiz. Kişi başı 20 dolar olan bu otobüsler klimalı, güneş kavurmasın diye camları filmli ve görece modern. Hemen yanımızda ise Kübalılar için otobüs peronu var 80’lerden kalma içi 50 derece fırın gibi Sovyet otobüsleri ile yolculuk yapacakları. Bu yolculuk ile birlikte gerçek Küba’yı görmeye başlıyoruz.

2. Bölüm Trinidad

Categories: Küba

1 Comment

Yüksel Dalgıç · 16 June 2019 at 20:37

Varadero’nun görülecek, gezilecek, yemek yenecek yerleri yokmu? Şehirden hiç birşey anlatılmamış. Sanırım 2. bölümde

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *