Hamburg’a gelip bavulumu otele atar atmaz ilk trene atlayıp soluğu Hamburg’un 60 km kuzey doğusundaki UNESCO Dünya Mirası listesinde olan Lübeck’te aldım. Lübeck Orta Çağ sonlarına kadar Hansa Birliği’nin etkisi ile Baltık havzasının en önemli şehriymiş. 2. Dünya savaşındaki bombalamalara karşı çok iyi bir restorasyon çalışmasıyla 1200’lü yıllarda yapılan binaları başarılı bir şekilde korumuşlar.
Trave nehiriyle çepeçevrelenen eski şehir bir Brugge ya da Cesky Krumlov’u andırıyor. Ama en nihayetinde bombalanmanın etkisi ile bu iki şehir kadar kendinizi Orta çağda hissettirmiyor.
Trenden indikten sonra Disneyland kapısını andıran bir kapıdan girip Lübeck eski şehre adımımı attım. Muhtemelen pazar olmasının etkisiyle belediye meclisinin olduğu meydana panayır kurulmuştu. Sosisçisinden biracısına, balıkçısından tatlıcısına kadar her türlü stand vardı. Ben tercihimi kuzey denizinin ünlü ringa balığından (matjes) yana kullandım. Bizdeki gibi soğan, yeşillik ile ama çiğ olarak servis ediliyor. Eğer suşi yiyorsanız yemekte zorluk çekmezsiniz.
Hemen hemen hepsi 60 yaş üstü yerel halk ile karnımı doyurduktan sonra başladım şehri arşınlamaya. Birçok tuğladan kilise ve güzel mimarili evlerin bulunduğu sokakları arşınladıktan sonra son durağım yine belediye meclisinin (Rathaus) arkasındaki Niederegger şekercisi oldu. Lübeck’in alamatifarikası badem ezmesinden yapılan marzipan. Memlekete dönerken hediye götürülecek yer burası oluyor.
Sözün özü 3 saat ayırmanın yeterli olduğu keyifli bir kasaba. Ola ki yolunuz bir şekilde Hamburg’a düşerse trenle 12 avro ve 45 dakika mesafedeki bu kasabaya uğramanızı öneririm.
0 yorum