Renk skalası çemberinin yeşilden kırmızıya kadarki bütün renkleri yol üstünde önümde seriliyken bir kez daha Halifax’ta sonbaharın ne kadar keyifli; yazdan sonraki en güzel mevsim olduğuna ikna oldum. Eylül sonunda artık bizim için gelenek haline dönüşen Annapolis Vadisi gezimize giderken doğanın bize sunduğu manzara sadece varılan noktanın değil, yolculuğun kendisinin de ne kadar keyifli olabileceğinin bir kanıtıydı.
Halifax’ta Sonbahar Gezileri: Annapolis Vadisi
Yılın bu mevsiminde 101 nolu otoyol, Halifax’tan 1.5 saat mesafedeki Wolfville’e giden araçlarla doluyor, 5000 nüfuslu bu küçük kasabadaki insan sayısını birkaç katına çıkarıyordu. Bizim de üç yıldır rutinimiz hiç değişmedi. Önce soluğu Noggins Farm’da alıp elma toplayıp, yaklaşan Halloween öncesi bal kabağı seçip ve mısır tarlasının labirentinde kaybolup evin küçük beyini eğlendirdikten sonra (kimi kandırıyorum, 10 aylık çocuk labirentten ne anlar, tabi ki kendimizi eğlendiriyoruz) soluğu vadinin onlarca şarap evinden birinde almak
Halifax’ta Yavaş Yaşam
Burada üç sonbahar geçirdikten sonra elbette artık çoğu şeyi kanıksadık ancak geriye dönüp bakınca buradaki ilk tam mevsimimizde tabii ki birçok şey bize değişik geliyordu. Örneğin hayatını İstanbul’un dipsiz koşuşturmasında geçirdikten sonra burada insanların hiçbir yere, işe aciliyetlerinin olmaması hiç de alışık olmadığım bir durumdu. Parkta yürürken bir teyze Deniz’i görüp durduk yere 10 dakika boyunca Ontario’daki torununu anlatabiliyor ya da market otoparkında bir kasa domates aldığımı gören kadın, annesinin salca tarifini verebiliyordu. Hatta, sırada bekleyen diğer müşterilere aldırmaksızın, kasiyer aldığım soya sosunu gördükten sonra kendi deneyimlerini, tariflerini aktarabiliyordu.
İste bu yüzden, Toronto, “dünyanın en arkadaş canlısı şehri” seçilince buradaki yerel radyolar “Toronto’da selam veriyorsun, adam suratına ‘niye selam verdi’ diye bön bön bakıyor, burası mı arkadaş canlısı” diye dalga geçmişlerdi.
Bu işe aciliyetlerinin olmamasının temelinde genel olarak şehrin nüfusunun yaşlı olmasında yatıyor. Uzun yıllar boyunca Atlantik Kanada, tüm doğal güzelliklerine karşılık iş imkanlarının kısıtlı, kişi başına gelirin en düşük olduğu eyaletlerdendi. Genelde gençlerin, okul sonrasında iş hayatı için büyük şehirlere göç ettiği, emeklilikleri geldiğinde döndükleri Ege sahilleri gibi bir yermiş esasında. Muhafazakar parti lideri Pierre Poilievre’in dediği gibi: Küçük, kırsal ve uzak! (Ve bu laf yüzünden Halifax %18 ile Poilievre hakkında en az olumlu düşünme yüzdesine sahip şehir.)
Halifax’ta Sonbahar Etkinlikleri
Mevsimi güzel yapan şeylerden biri de sürekli kutlanacak bir şeylerin ve buna bağlı olarak etkinliklerin olması. Kanada’da ekim ayında kutlanan Şükran Günü süslemelerinin market raflarında yer alması ile resmen sonbahar başlamış sayılıyor. O biter bitmez bu defa evlerin bahçelerinde ve camlarında Halloween süslemeleri yerlerini alıyor. Türkçe’ye cadılar bayramı olarak çevrilen etkinlik 31 Ekim’de kutlanıyor. Bu da kostümlerle kapı kapı dolaşmak için – en azından Türk soğukluk anlayışı standartlarında – biraz geç bir tarih zira artık hava çoktan tek haneli derecelere düşmüş oluyor. Gerçi Deniz Bey’i henüz ne kreşinde ne de aksamına mahallede dolaşmak için kostüm giymeye ikna edemedik. Umudumuz bu seneye.
Halloween’in hemen ardından 11 Kasım Şehitleri Anma Günü geliyor. Birinci Dünya Savaşı’nın bitişi olan ve sembolünü Somme savaş alanındaki gelincik tarlalarından alan gün, halen daha çoğu eyalette resmi tatil statüsünü kazanamamış olsa da Nova Scotia’da kabul görüyor. Bu da Halifax’in sembolü sayılabilecek hisarın ücretsiz olduğu iki günden biri demek.
Halifax Hisarı
İngilizlerin körfezi korumak için tepeye diktiği bu hisar, bugün Halifax’in tam da merkezinde kalıyor. Yıllarca bir kışla olarak hizmet gören hisar artık ulusal park konumunda. Eskiden kışla olarak kullanılan bina ise savaş müzesine çevrilmiş durumda.
Tabi ki topraklarındaki yerlileri katletmek dışında pek bir savaş geçmişi olmayan ülkenin savaş namına anlatacağı tek şey deniz aşırı savaşlara giden Kanadalılar. Bunlardan ilki de bizim topraklarımızdan geçiyor. I. Dünya Savaşı sırasında Kanada halen daha dış islerinde Birleşik Krallığa bağlı bir ülke. Her ne kadar ANZAClar kadar olmasa da daha küçük bir Kanadalı birlik, Birleşik Krallık namına Suvla’ya çıkartma yapıyor.
Bugün Suvla’da bu çıkartmada ölenlerin anısına bir Kanada Geyiği heykeli dikilirken, Halifax’ta da fahri başkonsolos Ali Çınar’ın girişimleri ile dikilen Atatürk anıtında ulu önderin “Anneler ağlamayın, sizin çocuklarınız artık bizim çocuklarımızdır” sözü yer alıyor.
Halifax’ta Türk Topluluğu
Bu anıt aynı zamanda bölgedeki Türklerin toplanma yeri işlevini de görüyor. Bölgede etkin bir Türk derneği faaliyet gösteriyor ve sonbaharda bizim için anlam teşkil eden iki tarih 29 Ekim ve 10 Kasım’da da toplanmayı ihmal etmiyoruz. Hatta çok da başarılı bir Cumhuriyet Balosu düzenledik.
Elbette büyük şehirler kadar kıyaslanmasa da şehirde azımsanmayacak bir Türk topluluğu var. Dünyanın ilk 150 üniversitesi arasında gösterilen Dalhousie Üniversitesindeki gençlerden, 1971’de daha Halifax bostanlıkken gelen inşaat mühendisine kadar geniş bir çerçevede yaklaşık 600 kadar Türk olduğu tahmin ediliyor. 29 Ekim hafta sonunda belediye binası gönderine Türk bayrağını çektirebilecek kadar güçlü bir diasporamız var burada.
Sonbahardan Kışa: Halifax’ta Noel Hazırlıkları
11 Kasım’ın hemen ertesi ise resmen artık Noel hazırlıklarının başlangıcı. Gerçekten de 12 Kasım itibariyle yaklaşık iki ay boyunca yanacak Noel süslemeleri evlerin dış cephelerinde yerlerini alıyor. Kasımın 20’si civarına denk gelen, Noel’den tam bir ay önce düzenlenen Noel geçidi artık sonbaharın bittiğine ve kişin geldiğine işaret ediyor.
Halifax’ta sonbahar, renklerin ve hikayelerin mevsimi. Her anı, her rengi ve her hikayesiyle bu şehirde sonbahar bir başka güzel.
0 yorum