İzlediğim en güzel spagetti western filmi olan Büyük Sessizlik, alışılagelmiş bütün western kurallarını yıkar. Her şeyin başında, susuz kurak topraklarda gecen westernlerin aksine karlı, soğuk bir kasabada konu edilir. En önemlisi film mutlu sonla bitmez. “Biz bunu piyasaya böyle süremeyiz, sen bize bir de bunun güzel sonla bitenini çek!” diyen yapımcılar yüzünden Sergio Corbucci bir de alternatif son çeker. Saint John’u anlatırken ben de Corbucci gibi bardağın hem dolu hem de boş taraflarına bakıp iyi ve kötü şeklinde rahatlıkla betimleme yapabilirim.
Kötü Saint John: Ekonomik Zorluklar ve Sanayinin Gölgesi
Janesville: Bir Amerikan Hikayesi kitabında Sara Bhatia, Wisconsin’deki küçük bir sanayi kasabasının hikayesini anlatır. Yaklaşık 90 yıldır General Motors’un fabrikalarından birine ev sahipliği yapan Janesville’de bütün ekonomi fabrikada çalışan işçiler ve onlara hizmet sağlayan servis sektörü üzerinden döner. 2008 krizinde GM fabrikayı kapatma kararı alır. Birdenbire işçiler işsiz kalır. Müşterileri işsiz kaldığı için hizmet sektörü de ciddi bir ekonomik sıkıntıya girer. İş imkânı kalmadığı için emlak sektöründe talep kalmaz, ev fiyatları çöker. Böylelikle koca bir kasaba komple temerrütte düşer.
Bütün bunlar Saint John’un da başına gelebilir. Bütün şehrin ekonomisi ayni ailenin sahip olduğu bir rafineri ve kâğıt fabrikası ile lojistik olarak bu fabrikalara hizmet veren liman etrafında donuyor. Hatta dönmekle kalmayıp, Irving ailesi tarafından yönetiliyor da diyebilirim. 1960’ta Irving buraya rafineri kuracağı zaman, belediyeye gider ve der ki: “Bu işte kar marjları çok düşük. Bu rafinerinin kurulacağı alanın yıllık 8.5 milyon dolarlık emlak vergisini karşılayamayız. 20 yıl boyunca yıllık 500 bin doları kabul ederseniz rafineriyi kurarız.” Ekonomik açıdan köşeye sıkışmış belediye, yaratacağı iş imkânlarını düşünerek, bunu kabul eder. Rafineri çalışmaya başladıktan sonra ortaya bir çıkar ki, Irving ailesi senede 20 milyon dolar kar ediyor.
Çıkabilecek bütün eleştirileri ve çatlak sesleri susturabilmek adına 1970’lerde Irving ailesi New Brunswick eyaletindeki bütün İngilizce yayın yapan gazeteleri satın alır. Bu kadar nüfuzlu bir ailenin siyaseti de yönetmesi elbette kaçınılmazdır. Sonuç olarak 33 yıl boyunca Irving Oil’de çalışmış Blaine Higgs, 6 yıldır New Brunswick’in başbakanlığını yapmakta ve Irving Oil’in yararına kararlar bir bir eyalet meclisinden geçmektedir.
Bir mart akşamı karanlığında yağmur altında fabrika bacalarının dumanları eşliğinde şehre ilk defa girişimizin imgesi aklıma kazındı ve bir yıldır da pek değişmedi. Burası ağır sanayi tesislerinin olduğu bir liman şehri ve bunun da pek çekici bir tarafı yok.
Halifax’ta en favori eğlencemiz kordon boyunda yürümek iken buradaki ilk bir senemiz boyunca tek gördüğümüz is makineleri oldu. Basit bir çevre düzenlemesi senelerdir neden tamamlanamıyor? Çünkü belediye, fabrikalardan alması gereken vergileri alamadığı için bütçe yok.
Şehrin nüfusu sadece 70 bin. Çevre kasabalar ile birlikte130 bin. Ortalama gelirin de düşük olduğunu hesaba katınca butik bir işi yapacak kadar ortaya talep çıkmıyor. Eğer varsa da bu defa rekabet olmadığı için ortaya son derece bayağı, kalitesiz işler çıkıyor. Kreşlerden, restoranlara, eğlence alanlarından mağazalara kadar ya zincir mağazaların tek tipliliği ya da münferit mekânların vasatlığı her yerde karşımıza çıkıyor.
Güzel Saint John: Tarihi Miras ve Doğal Güzellikler
2024 mayısından kasımına kadar tam 76 cruise gemisi Saint John limanına girecek. Bunun en önemli sebebi Saint John’un, Kanada standartlarında tarihi bir şehir hatta Kanada’nın belediyeleşmiş ilk şehri olması.
1604’ten itibaren burada Avrupalı yerleşimi başlasa da esas büyüme Amerika’nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra hala krala bağlı olan “sadık” 14 bin İngiliz’in buraya gelmesiyle oldu ve bunun sonunda 1785’te belediye yapısı kurulan Saint John ortaya çıktı. 1847’de İrlanda’daki kitlik sonrası 16 bin göçmen daha şehre geldi ve şehrin nüfusu 38 bine çıktı. Şehir gemi yapımında önemli bir merkez haline gelmişken 1877’de çıkan yangında şehrin %40 yandı ve birçok insan şehri terk etmek zorunda kaldı.
Bu yangın ile ilgili olarak şehrin hemen göbeğinde yer alan eski İtfaiye binası bugün müzeye çevrilmiş durumda. Eski itfaiye arabalarının sergilenmesi dışında bu yangın özelinde bir bölüm ayrılmış. Yangın öncesi 1870’lerde çekilmiş şehir fotoğrafları sonrasında yangın ve yeniden inşasının ardındaki hallerinin belgelenmiş olması oldukça ilgi çekici.
Tarihi Yapılar ve Kültürel Zenginlikler
Yangın sonrasında şehir bugünün parasıyla 256 milyon dolara yeniden kurulurken bu defa kereste yerine tuğla kullanıldı ve ortaya Victoria mimarisinden çok güzel örnekler çıktı. Basta Kanada’nın faaliyet gösteren en eski kapalı pazarı olmak üzere Imperial Theatre, King’s Square, limana paralel tüccar sokakları olarak da bilinen Germain ve Prince William sokakları üzerindeki binalar hep bu mimarinin urunu.
Edmonton’in 1901’de kurulmuş bir şehir olduğunu göz önüne alırsak 1824’te yapılmış Stone Church ve 1880’de tamamlanan Trinity Church, Kanada standartlarında oldukça eski sayılabilecek gotik yapılar. Esasında Trinity Church 1783 yılında tamamlanıyor ve artık o kilise yetmediği için Stone Church inşa ediliyor. Ancak Trinity Church yangında kul olunca bu defa taştan yeniden yapılıyor.
“Bazen su kanepede evsiz biri yatıyor” dedi Rebecca, saat 11’de toplanacak İngilizce dersi grubu için hazırlık yaparken. Stone Church’e girdiğimde kendisi beni karşıladı. Uzun uzadıya hem kilisenin tarihini hem de bugün yaptıklarını anlattı. Kilise sadece dini ayin yaparak değil, toplumun ihtiyacı olan kesimlerine dokunabileceği her alanda yardımcı olmaya çalışıyor. İçeride ücretsiz kullanılabilecek iki çamaşır makinesi bile var.
Eşsiz Doğa Olayı: Reversing Falls
Bu saydıklarım Saint John’u hoş bir şehir yapsa da burayı essiz kılan ise Reversing Falls. Saint John, şehir ile ayni adi taşıyan nehir ile 12 metre ile dünyanın en yüksek gel-gitlerinin yaşandığı Fundy Koyu’nun kesişiminde kurulmuş bir şehir. 11 saatlik dönümler ile denizin suları bir yükselip bir alçalıyor. İşte bu yükselme sayesinde pek de kolay kolay görülmeyecek şekilde akıntı terse işliyor ve sular denizden nehre doğru akıyor. Sadece bu doğa olayı bile Saint John’u görmeye değer kılıyor.
Sonuç olarak her yıl buraya 150 bin cruise yolcusunun gelmesinin bir sebebi var. Sur içi Quebec şehri dışında Kanada’da bu kadar tarihi ikinci bir şehir yok. Ancak yaşamaya gelirsek sundukları oldukça kısıtlı ve tek düze.
Buna rağmen insanlar buraya gelmeye devam ediyor. Son 2 yılda New Brunswick’in nüfusu bir önceki 29 yılın toplamından daha fazla arttı. Bunun en temel sebebi New Brunswick’in Kanada’nın ortalama ev fiyatlarının en ucuz olduğu eyalet olması. 2020-21’de Halifax, orası pahalanınca 22-23’te Moncton, orası da pahalanınca bu defa 2024’te Saint John ev hayali olanların gözdesi haline geldi. Sene başından bugüne 7 ayda Saint John’da ev fiyatları ortalama %8,3 arttı. Bu, bu sene Kanada’daki en yüksek artışa sahip şehir demek. Yine de Kanada’da ortalama ev fiyatları 750 bin dolar iken 300 bin dolarlık ortalama ile Saint John hala uygun kalıyor.
Deniz’in futboldan arkadaşı Neon’un ailesi de ev hayali ile buraya gelenlere güzel bir örnek. Torontolu olan çift artık çocuk da olunca hiçbir zaman burada “aile evi” diye adlandırılan müstakil eve sahip olamayacaklarını anlayıp çocuklu yeni hayatları için buranın yolunu tutmuşlar. Gittikçe artan nüfus sayesinde şehrin sunduğu çeşitlilik artacak mı, bunu ancak zaman söyleyecek.
2 yorum
Emre bayraktar · 20 Ağustos 2024 16:35 tarihinde
Cok akici ve okumasi cok keyifli bir blog ayni zamanda tarihi bilgilerle suslemenizide cok begendim yazilarinizin devamini bekliyoruz.
Sadriye Dalgıç · 20 Ağustos 2024 18:48 tarihinde
Gezip gördüğüm yerleri derli toplu bir arada okumak ayrıca güzel kalemine ve yüreğinesağlık